Oğlum Arda,
Hayatımızda mutlu ve neşeli anlar gibi hüzünlü ve acı anlarımız da oluyor. Bunun önüne geçemeyiz, yaşayıp tecrübe etmemiz gerekiyor.
Biz de 24.06.2012, Pazar günü en acı tecrübelerimizden birini yaşadık. Beni büyüten, seven, kollayan, benim iyi olmam için Allah'a dua eden Canım Anneannem Zeliha Göçer'i kaybettik.
Üzüntümü tarif etmem imkansız. Fakat iyi ve uzun bir hayat yaşadığını bilmek, hayata artık doymuş olduğunu kendi ağzından duymak ve vefat etmeden önce seninle tanışıp sevmesini görmek içimi biraz olsun rahatlatıyor.
Allah Aneannemi Cennetine Kabul Etsin. Allah Rahmet Eylesin.
Anneannem mükemmel hafızasıyla bizleri şaşırtırtı. 85 yaşında olmasına rağmen benim 5 defa dinleyip öğrenemediğim hikayeyi bıkmadan eksiksiz ve büyük bir zevkle anlatırdı. Hikayenin sadece başını bildiğim için internette arattım ve buldum. İşte bana son anlattığı hikaye:
http://www.bilgininadresi.net/Madde/15368/%C3%87al-%C3%87oban-%C3%87al
Çal Çoban Çal
Yıldırım Bayezid Han’ın en sevdiği oğlu Ertuğrul, Sivas’da vali olarak
bulunuyordu.
Timur Han bütün İran’ı ele geçirip bir kasırga gibi Doğu Anadolu’ya girdi.
Osmanlı Devletinin o zamanki en uzak noktası Sivas idi.
Timur, hızla Sivas’ı kuşattı ve teslim olmasını istedi. Fakat şehrin
kumandanı olan Ertuğrul bunu reddedince şiddetli bir kuşatma başladı. İçeriden
elde ettiği adamları, şehrin kapılarını gizlice Timur askerine açınca, Sivas
Timur’un eline geçti. Ertuğrul ise bir avuç askeriyle çarpışa çarpışa şehid
oldu.
Bu haber Yıldırım’a ulaşınca acılar içinde kaldı. Bir yandan Ertuğrul gibi
bir oğul, diğer yandan Sivas gibi bir kalenin kaybı onu çok sarstı. Bu yüzden
efkar dağıtmak için arasıra Uludağ sırtlarına doğru gezintiye çıkıyordu.
Yine birgün yanında veziri olduğu halde dağ eteklerine çıkmıştı. Biraz sonra,
koyunlarını otlağa salmış, sırtını bir ağaca yaslamış bir çobanın, kavalıyla
içli havalar çaldığını duydular ve oraya yöneldiler. Bir müddet gözyaşları
içinde onu dinledikten sonra Yıldırım Bayezid Han:
“Çal çoban çal...Keyif de senin, rahat da senin. Kaybettiğin neyin var ki.
Sivas gibi kalen mi gitti, Ertuğrul gibi oğlun mu öldü? Çal çoban
çal...”
Anneannecim, seni hiç unutmayacağım.