Arda Yengeç

Arda Yengeç
Aile Günlüğü

Monday, December 17, 2012

Polkar

Oğlum Arda,

İnsan her çalıştığı işyerinde samimi dostluklar edinemez. Ben bu konuda kendimi şanslı hissediyorum. Tam 3 yılımı geçirdiğim Polkar Polyester firmasında çok güzel arkadaşlıklar edindim. Kendilerine içten dostluklarından dolayı teşekkür ederim.


Soldan Sağa: Ayten Öztürk, Ben, Tamer Eren, Altınay Seçgin, İffet Akın, Şeref Boğa

Ayten Hanım şirketin finans ve satınalma işlerine bakıyor. Normalde iki farklı kişinin yapması gereken işi tek başına yapıyor. Düşün artık.

Ben Teknik Büro Şefi olarak çalışıyordum. Kalıp - Model atölyesi ile beraber yeni ürünlerin tasarımı, prototipi ve CNC de modellerinin işlenmesi işlerine bakıyorduk.

Tamer Eren planlama bölümü şefi. Yılların planlamacısı. Sorunsuz ve uyumlu çalışır. Daha kimseyle sorun yaşadığını görmedim, duymadım.

Altınay Seçgin eskiden CNC operatörü idi. Şimdi ise Teknik Büro Şefi oldu. Çok çalışkan ve akıllı bir çocuktur, övünmek gibi olmasın, Polkar'a alınmasında vesile olmuştum. Geleceği çok parlak.

İffet Akın (Serkan Akın ile evlendikten sonra sanırım soyadı Akın olmuştur) şirketin yönetici asistanı. Şirkete geldiği günden itibaren gülen yüzüyle ve pozitif enerjisiyle çabucak bizden biri oldu ve kendini çok sevdirdi. Serkan malesef bu fotoğrafta yok çünkü ben bu fotoğrafı çektirdiğimde Serkan başka bir firmada çalışmaktaydı. O da çok yakışıklı ve neşeli bir çocuktur.

Şeref Boğa insan kaynakları sorumlusu olarak çalışıyor. En zor işlerden biri insanları idare etmek, gerektiğinde şirketin haklarını gerektiğinde çalışanların haklarını savunmak. Yani iki taraftan biri ile mutlaka uğraşman gerekiyor. Şeref bey şimdiye kadar gördüğüm bu işi en iyi yapan kişidir. Bence çok daha üst düzey işler yapabilecek kapasitede ama o ayrı konu.

Bu fotoğrafta olmayan Özlem Sayılgan şirketin kalite kontrol şefidir. Malesef dizinden rahatsız olduğu için o sırada şirkette değildi.

Şimdi ben bunları sana niye anlatıyorum? Çalıştığın ortamdaki insanlarla arkadaş olursan (tabi frekansının tuttuğu insanlarla) o işyeri sana aldığın paradan çok daha fazlasını, parayla satın alamayacaklarını verir.

Sunday, November 18, 2012

Prenses ve Sen

Oğlum Arda,

Yine Libya'da hazırladığım bir videoyu yüklüyorum. Senin Prenses'i ilk farkettiğin ve çok ilginç bulduğun günlerde çekilmiş bir video.


İlk Yolculuk

Oğlum Arda,

Libya'ya ilk gidişimin bir videosunu hazırlamıştım ama Tobruk'da internet çok yavaş olduğundan yükleyememiştim. Şimdi izin günümde evde olduğumdan yüklüyorum.



Saturday, October 6, 2012

Libya

Oğlum Arda,

Biliyorum, biliyorum.. En son yazımdan beri çok zaman geçti. Bunca zaman içinde çok önemli ve kayda değer olaylar ve günler yaşandı. Malesef bu zamana kadar yazma fırsatı bulamadım. Ama geriye dönük mutlaka bir "toparlama" yazısı hazırlayacağım.

Bugün sadece hayatımızda önemli bir değişikliği bildirmek için yazıyorum. Ben şu an Libya'dayım. Libya'nın kuzey doğusundaki Tobruk şehrinde tam bir ay önce, 06.09.2012'de işe başladım. Annen ile benim uzun zamandır olmasını istediğimiz önemli bir olay bu. Süleyman Deden 25 yıldır Liby'nın Bingazi şehrinde çalışıyor. Sen büyüdüğünde artık emekli olmuş olacak. Ben çocukken onun bana sağlamış olduğu olanakları Allah nasip ederde ben de sana sağlayacağım. Buradaki işe de yine deden sayesinde girdim, İnşallah kimsenin yüzünü kara çıkartmadan uzun yıllar çalışırım.


Süleyman Dedenin Bingazi'deki ofisindeyken

Uzun yıllar önce, ben daha orta okula giderken yaz tatillerinde anneannen ve halanla berber dedenin kaldığı lojmana gelirtik. Burada yakın zamanda bir iç savaş oldu ve halk ayaklandı. Ayaklanma sırasında halk bir çok lojmana, eşyaya, arabaya, bulabildiği her şeye el koydu.


İç savaştan önce Bingazi'de kaldığımız apartman. Biz 2. katta kalıyorduk.


Resimde gördüğün hurda araba bir zamanlar babamın eski model Wolksvagen Golf marka arabasıydı. Nam-ı değer "Yeşil Şimşek" . Savaşta onu da bu hale getirmişler.

Şu an kaldığım yerde, yani Tobruk'ta, misafirhanede güzel bir odam var. Bir de televizyon ve uydu anteni aldım, burdan Türkiye'deki olayları da takip edebiliyorum. Şu an 35 yaşında olmama rağmen burada kalanlar arasında en genç çalışanlardan biriyim. Çalışanların hepsi konularında uzman profesyonel kişiler ve bana da ortama alışmam için yardımcı oluyorlar.


Çalıştığım yerden bir manzara

Evet oğlum. umuyorum burası ailemizin yaşam standardını arttırmak açısından çok faydalı olacak. Sizlerden ayrı kalmak zor geliyor olsa da izin günlerinde geçireceğimiz eğlenceli ve mutlu günleri düşündüğümde kendimi iyi hissediyorum.

Dediğim gibi, geçtiğimiz günlerdeki önemli olaylar için ayrıca bir yazı hazırlayacağım. Seni ve anneni çok seviyorum.

06.11.2012'de görüşmek üzere!

Wednesday, June 27, 2012

Çal Çoban Çal...

Oğlum Arda,

Hayatımızda mutlu ve neşeli anlar gibi hüzünlü ve acı anlarımız da oluyor. Bunun önüne geçemeyiz, yaşayıp tecrübe etmemiz gerekiyor.

Biz de 24.06.2012, Pazar günü en acı tecrübelerimizden birini yaşadık. Beni büyüten, seven, kollayan, benim iyi olmam için Allah'a dua eden Canım Anneannem Zeliha Göçer'i kaybettik.

Üzüntümü tarif etmem imkansız. Fakat iyi ve uzun bir hayat yaşadığını bilmek, hayata artık doymuş olduğunu kendi ağzından duymak ve vefat etmeden önce seninle tanışıp sevmesini görmek içimi biraz olsun rahatlatıyor.

Allah Aneannemi Cennetine Kabul Etsin. Allah Rahmet Eylesin.



Anneannem mükemmel hafızasıyla bizleri şaşırtırtı. 85 yaşında olmasına rağmen benim 5 defa dinleyip öğrenemediğim hikayeyi bıkmadan eksiksiz ve büyük bir zevkle anlatırdı. Hikayenin sadece başını bildiğim için internette arattım ve buldum. İşte bana son anlattığı hikaye:

http://www.bilgininadresi.net/Madde/15368/%C3%87al-%C3%87oban-%C3%87al

Çal Çoban Çal

Yıldırım Bayezid Han’ın en sevdiği oğlu Ertuğrul, Sivas’da vali olarak bulunuyordu.
Timur Han bütün İran’ı ele geçirip bir kasırga gibi Doğu Anadolu’ya girdi. Osmanlı Devletinin o zamanki en uzak noktası Sivas idi.
Timur, hızla Sivas’ı kuşattı ve teslim olmasını istedi. Fakat şehrin kumandanı olan Ertuğrul bunu reddedince şiddetli bir kuşatma başladı. İçeriden elde ettiği adamları, şehrin kapılarını gizlice Timur askerine açınca, Sivas Timur’un eline geçti. Ertuğrul ise bir avuç askeriyle çarpışa çarpışa şehid oldu.
Bu haber Yıldırım’a ulaşınca acılar içinde kaldı. Bir yandan Ertuğrul gibi bir oğul, diğer yandan Sivas gibi bir kalenin kaybı onu çok sarstı. Bu yüzden efkar dağıtmak için arasıra Uludağ sırtlarına doğru gezintiye çıkıyordu.
Yine birgün yanında veziri olduğu halde dağ eteklerine çıkmıştı. Biraz sonra, koyunlarını otlağa salmış, sırtını bir ağaca yaslamış bir çobanın, kavalıyla içli havalar çaldığını duydular ve oraya yöneldiler. Bir müddet gözyaşları içinde onu dinledikten sonra Yıldırım Bayezid Han:
“Çal çoban çal...Keyif de senin, rahat da senin. Kaybettiğin neyin var ki. Sivas gibi kalen mi gitti, Ertuğrul gibi oğlun mu öldü? Çal çoban çal...”

Anneannecim, seni hiç unutmayacağım.

Saturday, March 31, 2012

Hazır mısınız?

Oğlum Arda,

Sen şu an 8 aylıksın ve uzun uğraşlar sonucu senin ilk bebeklik videonu hazırlayabildim. İşte ilk bebeklik hikayen..


Devamı gelecek.. ;-)

Wednesday, January 4, 2012

2012

Oğlum Arda,

Ailemiz ilk defa seninle beraber bir yıla üç kişi olarak girdi. Seni bize getiren 2011'e çok çok çok teşekkür ediyor, 2012 ve sonraki tüm senelerin ailemize ve tüm sevdiklerimize sağlık mutluluk, huzur ve refah getirmesini diliyoruz.


Yengeç Ailesi - 2011